TÜM HABERLER

TÜM HABERLER

Tarım sigortaları 6 yılda 8 kat BÜYÜDÜ

TARSİM, 2012 yılı faaliyet raporunu açıkladı. Rapora göre, 2012 yılında poliçe adedinde yüzde 26,6, sigorta bedelinde yüzde 35,9, prim üretiminde ise yuzde 13,3 artış görüldü. 2006-2007 yıllarında üretime başlanan devlet destekli tarım sigortasında, TARSİM’in her geçen yıl yeni teminatlar eklemesiyle sigortalılık oranı arttı. Branşlara eklenen her teminatla çiftçinin sigortaya olan yaklaşımı olumlu yönde değişinken. 2006-2007’de 64 milyon 103 bin lira olan prim üretimi 2012 yılında 499 milyon 348 bin liraya yükseldi. Devlet destekli tarım sigortacılığının Türkiye’deki temsilcisi TARSİM, 2012 yılı faaliyet raporunu açıkladı. Rapora göre 2012 yılında poliçe adedinde yüzde 26,6 oranında artış yaşandı, bu rakam 2011 yılında yüzde 58’di. 2011 yılında yüzde 75 artış gösteren sigorta bedelinde 2012’de yüzde 35,9 oranında artış görüldü ama bu artış 2011 ile kıyaslandığında bir düşüş olarak da görülebilir. 2011 yılında prim üretiminde yüzde 138 olan büyüme oranı 2012 yılında yüzde 13,3’te kaldı. 2012 yılında sigorta bedelinin branşlara göre dağılımıysa şöyle: Bitkisel Ürün yüzde 58,2, Büyükbaş Hayvan Hayat yüzde 21,4, Sera yüzde 13,9, Su Ürünleri Hayat yüzde 3,4, Küçükbaş Hayvan Hayat yüzde 2,1, Kümes Hayvanları Hayat sigorta bedeli ise yüzde 1. Raporda branşlara göre prim üretiminin dağılımıysa şu şekilde veriliyor: Bitkisel Ürün yüzde 54,6, Büyükbaş Hayvan Hayat yüzde 34, Küçükbaş Hayvan Hayat yüzde 5,1, Sera yüzde 3,1, Su Ürünleri Hayat yüzde 2,7, Kümes Hayvanları Hayat yüzde 0,5. Poliçe dağılımında da rakamlar şu şekilde kaydedildi: Bitkisel Ürün yüzde 93,2, Büyükbaş Hayvan Hayat yüzde 4, Sera yüzde 1,9, Küçükbaş Hayvan Hayat yüzde 0,9, Su Ürünleri Hayat yüzde 0,01, Kümes Hayvanları Hayat yüzde 0,03. Bunların yanı sıra, raporda, 2012’de ödenen hasarların branşlara göre dağılımı şöyle aktarılıyor: Büyükbaş Hayvan Hayat yüzde 53,2, Bitkisel Ürün yüzde 40,5, Sera yüzde 5,4, Küçükbaş Hayvan Hayat yüzde 0,8, Su Ürünleri Hayat yüzde 0,1, Kümes Hayvanları Hayat yüzde 0,01. Bitkisel Ürün Sigortası’nın Yıllar İtibarıyla Gelişimi 2007 yılında üretimine başlanan bitkisel ürün sigortasında en çok artış 2011 yılında gözlemleniyor. Öyle ki bu branş 2011’de yüzde 161 gibi çok iyi bir rakam yakalıyor. 2012 yılında bitkisel ürün sigortasında prim üretiminde en çok artış yüzde 15,9 ile Malatya ilinde oluyor. İl bazında poliçe dağılımındaysa yüzde 10,5 ile Tekirdağ birinci. Ürün bazında sigorta bedelini en çok artıransa yüzde 26,9 ile buğday oluyor. Prim üretimi dağılımında ürün bazında yüzde 19,4 ile kayısı ilk sıraya oturuyor fakat poliçe sayısı dağılımında yüzde 42,9 ile buğday birinci oluyor. Ödenen hasarlardan en yüksek oran yüzde 16,6 ile buğday, ödenen hasarların nedenine göre en yüksek hasar sebebi yüzde 73,7 ile dolu yağışından kaynaklanıyor. Sera Sigortası’nın yıllar itibarıyla gelişimi Poliçe üretimine 2006 yılının ikinci yarısından itibaren başlanan Sera Sigortaları’nın 2012’deki toplam prim üretimindeki payı 3,1. Sera sigortaları poliçe adedinde en çok artış 2012 yılında yüzde 121 oldu. Sigorta bedelinde ve prim üretiminde en çok artış 2011 yılında gerçekleşti. Küçükbaş Hayvan Hayat Sigortası’nın yıllar itibarıyla gelişimi 2011 yılında kesilmeye başlanan Küçükbaş Hayvan Hayat Sigortası’nın 2012’de toplam prim üretimindeki payı yüzde 5,1. 2012 yılında bu branş poliçe adedinde yüzde 271, sigorta bedelinde yüzde 322, prim üretimindeyse yüzde 302 artış yakaladı. İl bazında sigortalı hayvan sayısı dağılımında yüzde 9,4, il bazında sigorta bedeli dağılımında yüzde 9,3, il bazında prim üretimi dağılımında yüzde 9,3 ile Konya birinci sırada yer alıyor. HER 4 KİŞİDEN BİRİ TARIM ALANINDA ÇALIŞIYOR Türkiye’de tarım sektörü; nüfusun gıda maddeleri gereksinimini karşılaması, milli gelire ve istihdama katkısı, tarıma dayalı sanayinin ham madde ihtiyacını karşılaması, nüfusun belli bir kesimine istihdam imkanı sağlaması, dışa bağımlılığın önlenmesi ve ödemeler dengesi üzerinde önemli ve olumlu etkilerinin olması gibi başlıca temel nedenlerle, ekonomide stratejik rol ve işlevini korumayı sürdürüyor. Tarım sektörünün ekonomiye katkısını, diğer bir deyimle ekonomideki yerini, Tarımsal Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYİH) belirliyor. GSYİH’nin genel ekonomi içindeki payı, bu katkının büyüklüğünü ve önemini ortaya koyması bakımından önemli. Türkiye’nin millî geliri, 2012 yılında 782 milyar dolara ulaşmış olup, bunun yüzde 8’ini; yani, 62,5 milyar dolarını tarım oluşturdu. Yani, tarımsal GSYİH 2002 yılında 23,7 milyar dolardan, 2012 yılında 62,5 milyar dolara çıktı. Bu değerler, tarım gibi faaliyet alanı büyüklük olarak değişmeyen bir sektörde, daha az insanın, daha çok ürettiğini ve verimliliğin arttığını bize göstermesi açısından önemli. Yine 2002 yılında tarımda kişi başına gelir 1000 dolar civarındayken, 2012 yılı itibarıyla 3 bin 622 dolara çıktı. Ülkemizde 2002 yılında, çalışan insanların yaklaşık yüzde 35’i tarımda çalışıyorken, bugün Türkiye’de çalışanların yüzde 24,6’sına tekabül eden yaklaşık 6,1 milyon kişi tarım sektöründe çalışıyor. Yani, nüfusun 1/3’ü, tarımsal faaliyetlerle geçimini sağlıyor. Bir başka ifadeyle çalışan her dört kişiden biri, tarım alanında faaliyet gösteriyor. Büyükbaş Hayvan Hayat Sigortası’nın yıllar itibarıyla gelişimi 2012'de Büyükbaş Hayvan Hayat Sigortası’nın toplam prim üretimindeki payı yüzde 34. Büyükbaş Hayvan Hayat Sigortası poliçe adedinde en çok artış yüzde 119’la 2009 yılında yaşanırken, sigorta bedelinde en çok artış yüzde 133 ile 2010 yılında gerçekleşti. Bu branş prim üretiminde de yüzde 145’le yine 2010 yılında en çok artışı gerçekleştirmiş. Sigortalı hayvan sayısındaki en çok artış ise 2011 Bu branşta İl Bazında Sigortalı Hayvan Sayısı Dağılımı’nda yüzde 8,5, İl Bazında Sigorta Bedeli Dağılımı’ndaysa yüzde 8,7 ve İl Bazında Prim Üretimi Dağılımı’nda yüzde 7,8 ile birinci Konya. Büyükbaş Hayvan Hayat Sigortası’nda ödenen hasarların nedenine göre dağılımında başı yüzde 44,4 ile ölüm alıyor. Kümes Hayvanları Hayat Sigortası’nın yıllar itibarıyla gelişimi Üretimine 2006 yılının ikinci yarısından itibaren başlanan Kümes Hayvanları Hayat Sigortası’nın 2012 yılında toplam prim üretimindeki payı yüzde 0,5. Bu branşın poliçe adedinde en çok artış yüzde 237 ile 2008 yılında gerçekleşmiş. Sigorta bedelindeki artış ise yüzde 116, prim üretimindeki artış da yüzde 150 ile Su Ürünleri Hayvan Hayat Sigortası’nın yıllar itibarıyla gelişimi Üretimine 2006 yılının ikinci yarısından itibaren başlanan Su Ürünleri Hayvan Hayat Sigortası’nın 2012'de toplam prim üretimindeki yeri yüzde 2,7. Bu branşın poliçe adedinde en çok artış yüzde 185 ile 2012 yılında gerçekleşti. Sigorta bedelinde yüzde 171 ve prim üretiminde yüzde 192 ile en çok artış 2011’de görüldü.

"Alkollüyken Kasko Ödemez" Devri Bitti

Yargıtay, çok tartışılacak bir karara imza atarak, sürücünün alkollü olmasını sigorta bedelinin ödenmemesi için tek başına yeterli saymadı. Emsal oluşturacak karara göre, sigorta şirketleri sürücü alkollü olsa da oluşan hasarı ‘kusuru olmaması halinde’ ödemek zorunda kalacak. Yargıtay’dan kasko şirketlerine kötü haber geldi. Yargıtay 17’nci Hukuk Dairesi, sigorta şirketinin ‘sürücü alkollü’ diye karşılamadığı, 10 bin liralık onarım bedelinin ödenmesine vize verdi. N.B adli kadın sürücü, dört yıl önce Mardin Nusaybin’de kaskolu aracıyla tek taraflı trafik kazası yaptı. Hasarlı araç 922 kilometre uzaklıkta Çorum’daki servise çekiciyle taşınıp onarıldı. Sigorta şirketi, “sürücü alkollü” diyerek hasarı ödemedi. N.B, onarım ve çekici masraflarının karşılanması için 16 bin 400 liralık maddi tazminat davası açtı. Davalı temyize gitti Gölcük 1. Asliye Hukuk Mahkemesi, davalı sigorta şirketinin avukatının ‘Sürücü alkollü, hasar teminat dışında’ itirazına rağmen bilirkişi raporu ışığında hasarın ödenmesine karar verdi. Mahkeme, 2 Kasım 2011’de faturalandırılan 10 bin 34 liralık onarım ve bin 400 liralık çekici masrafının toplamı 11 bin 434 liranın davacı sürücüye ödenmesine hükmetti. Davalı sigorta şirketi ise kararı temyiz etti. İki taraflı şikayetleri inceleyen Yargıtay 17’nci Hukuk Dairesi, 10 bin 34 liralık tamir masrafının ödenmesini usul ve yasaya uygun bulup onadı. Kanıtlanması gerekir Avukat Alper Sarıca, Yargıtay’ın sürücünün alkollü olmasını sigorta bedelinin ödenmemesi için tek başına yeterli saymadığını belirterek, “Kara taşıtları kasko sigortası genel şartlarına göre rizikonun teminat dışı kalabilmesi için sürücünün sadece alkollü olması yeterli değildir. Kazanın münhasıran alkolün etkisi ile oluştuğunun sigortacı tarafından kanıtlanması gereklidir” dedi. Bir kişinin sırf ‘alkollü’ diye sigorta şirketinin ‘Ben hasarı ödemem’ diyemeyeceğini ifade eden Sarıca şunları söyledi: Kazada alkol etkisi yok “Yargıtay, bu kararda sürücünün alkollü olmasını kazada etkisi olmadığı sonucuna vararak, tazminat talebini kabul etmiştir. Sürücüsü 200 profil alkollü olsun, yolunda giderken, karsı şeritten bir araba gelip üzerine düşerse, kasko şirketi ‘alkollüsün ödemem’ diyemez. Yargıtay’ın uygulamaları bu yönde. Yargıtay, kazaya münhasıran alkolün yol açıp açmadığına, yol, hava şartlarına, kusur oranına bakıyor. Ama biz Türk insaniyiz. Sigorta şirketleri ‘alkollü’ diye hasarı ödemiyor, 100 kişiden 5’i dava açıyor.” Alkol varsa sigorta kesinlikle ödenmez Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği Genel Sekreteri Erhan Tuncay, konu ile ilgili olarak şunları söyledi: “Alkollü araç kullanılırken yapılan kazalarda kasko kesinlikle ödemez. Zaten bu durum kanunda da var. 30 ya da 50 profil diye bir sinir da olmadığına göre, alkollü aracın kazasını kaskonun hiç bir şekilde ödemeyeceği sonucu ortaya çıkıyor. Mahkemenin bu kararı neye göre verdiğine bakmak lazım. Türkiye, alkollü araç kullanmanın yasak olduğu bir ülke. Başlangıç noktası olarak bunu alırsak, ödenmeyeceğini görebiliriz.” 922 km çekici ücreti kaskoya ödetilmedi Yargıtay, Gölcük 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin bin 400 liralık çekici masrafının sürücüye ödenme kararını ise bozdu. 922 kilometre çekici ücretinin kaskoya ödetilemeyeceği kararını veren Yargıtay, aracın kaza yerine en yakin servise çektirilmesi gerekirken, Nusaybin’den Çorum’a getirilerek, zararın ağırlaştırıldığını belirtti. Mahkemenin ayni bilirkişiden ek rapor alarak, “olağan” ve “makul” bir çekici ücreti belirlenmesi istendi. Yerel Mahkeme bozmaya uyarsa, “makul-olağan” yeni bir çekici ücreti belirleyecek. Ancak, mahkeme ilk kararda direnirse son sözü Yargıtay Hukuk Genel Kurulu söyleyecek.

TSEV’den Kısa Süreli Eğitim Programları

TSEV’in sektöre her ay düzenli olarak sunduğu Kısa Süreli Eğitim Programları haziran ayında da yenilenen içerikleriyle sektör ve ilgililere sunuluyor. Yangın, Nakliyat, Havacılık sigortaları ve Reasürans gibi ana branşların yanında sigorta hukuku, dijital sigortacılık ve operasyonel planlama gibi farklı alt dallarda eğitimlerin bulunduğu haziran ayı programında Hazine Müsteşarlığı’ndan uzmanların vereceği iki yeni eğitim de yer alıyor. 1 ila 3 gün arasında planlanan kısa süreli eğitim programlarına katılanlara katılım sertifikası veriliyor. Yeni Başlayanlar İçin Sigortacılığa Giriş Programı TSEV tarafından her ay düzenli olarak organize edilen “Yeni Başlayanlar İçin Sigortacılığa Giriş Programı” hayat dışı ve hayat sigortaları özelinde iki ayrı program olarak hem haziran hem temmuz aylarında planlanmıştır. ‘Hayat Dışı’ sigortacılıkta 4 gün; ‘Hayat’ sigortacılığında ise 3 gün şeklinde planlanan program için son başvuru tarihi, 6 Haziran’da başlayacak program için 2 Haziran; 10 Temmuz’da başlayacak program içinse 5 Temmuz’dur.  Kaza Ve Sorumluluk Branş Eğitimi TSEV’in kaza ve sorumluluk sigortalarında görevli olan çalışanlara yönelik olarak hazırladığı ileri düzey eğitim programı, ağustos ayında başlayacaktır. Sertifika Verilecek Program kapsamında, konusunda uzman eğitmenler eşliğinde “Oto Kaza ve Zorunlu Oto Kaza Sigortaları”, “Sorumluluk Sigortaları”, “Ferdi Kaza Sigortaları” ana başlıkları ele alınacaktır. Program sonunda yapılacak proje – sunum çalışmasının ardından katılımcılara TSEV tarafından başarı sertifikası verilecektir. Ağustos ayında başlayacak ileri düzey eğitim programına; Temel Sigortacılık Eğitim Programı mezunları veya ilgili branşta en az 3 yıl deneyimli olup, karar alma süreçlerinde yer alan çalışanlar katılabilecekler. Branş eğitimlerinde saha çalışmaları gerçekleştirildi. TSEV’in 1973’ten bu yana organize ettiği ve sigorta sektörünün en prestijli programı olarak bilinen Temel Sigortacılık Eğitim Programı Branş Eğitimlerinde bu yıl da saha çalışmaları gerçekleştirildi. Nakliyat Sigortaları Branşı’nda ‘Nakliyat Sigortalarında Hasar Uygulamaları ve Ekspertiz Süreci’ dersine bağlı olarak eğitmen Fikret Gülbahar eşliğinde 4 Mayıs’ta Yılport Limanı ziyaret edildi. Liman görevlilerinin yaptığı tanıtımın ardından katılımcılar gemi yükleme ve boşaltma hakkında izleyerek bilgi sahibi oldular. Gözetim merkezi odasının da ziyaret edildiği saha çalışmasında liman içerisindeki insan değeri üzerine de vurgu yapıldı. Kaza Sigortaları Branşı’nda 11 Mayıs’ta ‘Kaza Sigortalarında Hasar Uygulamaları ve Ekspertiz Süreci’ dersine bağlı olarak eğitmen Ahmet Erdem eşliğinde 10 Mayıs’ta İstinye’de Borusan Oto’ya gidilerek burada bir çalışma gerçekleştirildi. Oto hasar konusunda sürecin işleyişi Borusan çalışanları tarafından uygulamalı olarak katılımcılara anlatılırken, yine canlı olarak ekspertiz çalışması da gerçekleştirildi. Borusan yetkilileri tarafından katılımcıların soruları detaylı bir şekilde cevaplandırılırken, saha çalışması öğle yemeği ile son buldu. Yangın & Mühendislik Sigortaları Branşında ise ‘Mühendislik Sigortalarında Risk Yönetimi’ dersi kapsamında eğitmenlerimiz Süheyl Becan ve Ali Börü eşliğinde 11 Mayıs’ta TÜPRAŞ İzmit Rafinerisi ziyaret edildi. Öğle yemeğiyle başlayan ziyarette TÜPRAŞ yetkilileri tarafından gerçekleştirilen sunumlarda RUP Projesi ve işletmedeki güvenlik tedbirleri üzerinde duruldu. Katılımcıların sorularının detaylı olarak cevaplandığı soru-cevap bölümünün ardından ise TÜPRAŞ içerisinde araçla saha turu yapıldı. Geçtiğimiz ekimde başlayan 34. dönem Temel Sigortacılık Eğitim Programı’nın ilk yarı yılı ocak ayında sona ermiş; ikinci yarı yıl ise 6 farklı branşta, Yangın & Mühendislik Sigortaları, Kaza Sigortaları, Nakliyat Sigortaları, Hayat Sigortaları, Sağlık Sigortaları ve Muhasebe olarak şubat ayında başlamıştı. Mayıs ayında sona erecek olan programın 35. dönemi duyuruları ve kayıt süreci ise temmuz ayında başlayacak.

TARSİM; Sigorta Sadece Zor Zamanlarda Hatırlanmamalı

Tarım Sigortaları Havuzundan (TARSİM) yapılan açıklamada sigortanın sadece zor zamanlarda hatırlanılmaması gerektiğini belirtti. Tarım Sigortaları Havuzu (TARSİM), sigorta bilincinin toplum genelinde yaygınlaştırılması amacıyla, bu yıl 29 Mayıs – 4 Haziran tarihleri arasında kutlanan Sigorta Haftası ile ilgili bir kutlama mesajı yayınladı. TARSİM'den yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi: "TARSİM olarak, üreticilerimizin talep ve beklentilerine yönelik duyarlılığımız üst düzeyde. Şartlar elverdiğince, yenilikleri en hızlı ve etkin bir şekilde uygulamaya alıyoruz ve üreticilerimizin hizmetine sunuyoruz. Bu yılın başında üreticilerimizin uzun zamandır beklediği İlçe Bazlı Kuraklık Verim Sigortasını buğday ürününde uygulamaya aldık, büyükbaş ve küçükbaş hayvanlar için hırsızlık teminatını vermeye başladık ve meyve ağaçları da artık teminat kapsamında. Frekansı ve şiddeti artan risklerle dolu dünyamızda, sigorta artık ihtiyaç ve zorunluluk. Tarımsal üretimde tohum, gübre, ilaç, yem ve diğer bitki besleme maddeleri gibi sigorta da önemli bir tarımsal girdi konumunda. Tarımsal üretimin verimli ve sürdürülebilir olması için sigortayı sadece başımıza kötü bir şey geldiğinde hatırlamak yerine hayatımızın bir parçası olarak görmek, zamanında ve mutlaka yaptırmak son derece önemli. Bu bilincin toplumumuzda oluşması ve yaygınlaşması amacıyla gerçekleştirilen SigortaHaftası'nı kutluyor, üreticilerimize Tarım Sigortalarını ihmal etmemeleri önerisinde bulunuyoruz"

İSADER; Sigorta Acenteleri Poliçe Kesemez Hale Geldi

İskenderun Sigorta Acenteleri Derneği (İSADER) Başkanı Yasin Keleş, zorunlu trafik sigortası poliçelerinin sorunlu hale geldiğini belirterek,  “Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçelerinde, 12 Nisan 2017’den itibaren uygulanmak üzere tavan fiyat uygulaması getirilmiştir. Bu tarifenin yürürlüğe girmesiyle Zorunlu Trafik Sigortası ‘Sorunlu Trafik Sigortası’ haline gelmiştir” dedi. İSADER Başkanı Yasin Keleş, konu ile ilgili yaptığı açıklamasında; “Aylar öncesinde Trafik Sigortasında fiyatların düşeceği basın ve yayın organlarında, sosyal medyada haber olarak duyurulmuş ve bunun sonucunda birçok sigortalımız düşük fiyata sigorta yaptırma beklentisine girmiş ve yeni tarifeyi beklemişlerdir.Tavan Fiyat tarifesinin 12 Nisan 2017 tarihinde yürürlüğe girdiği günden itibaren Hazine Müsteşarlığının uyarısına rağmen maalesef Sigorta şirketleri, zorunlu trafik sigortası teklifi vermede ve bu sigortayı yapmakta bugün olmuş hala zorluk çıkarmaktadırlar. Bazı bahanelerle işi yokuşa sürmektedirler. Bunlardan bazıları; sistemde arıza olduğunun belirtilmesi, mevcut sistemlerinin tavan fiyat uygulamasına uyumlu hale getirilmesi nedeniyle düzeltiliyor denilmesi, acente ile merkez arasındaki bağlantının kapalı olduğunun söylenmesi, kredi kartına 3-4 taksit kaldırılıp nakit ya da tek çekim uygulamasına geçilmesi, onaya gönderilen poliçeye onay verilmemesi ya da onay süresinin uzaması, poliçesi düzenlenecek olan araçların fotoğraflarının istenmesi, ehliyet ya da ruhsatlarını sisteme yükletme yoluyla işlemlerin artırılması, Ferdi Kaza, Konut sigortası, İhtiyari Mali Sorumluluk vb. gibi ek poliçeler istenerek sigortanın daha pahalı hale getirilmesi ve tüketicilere maliyetlerin artırılması, günlük kota uygulamaları, yeni tescil yani sigortalıya ilk düzenlenecek poliçelere teklif bile verilmemesi gibi aradan geçen bunca zamana rağmen şirketlerin hala programlarını revize edemedikleri, güncelleyemedikleri veya sistemlerde hata olduğu gerekçeleriyle, bazı şirketler de keyfe keder ve hiçbir dayanak göstermeden, hiçbir hasar verisine dayanmaksızın 'Ben bu aracı istemiyorum' diye poliçe tanzim etmemektedir. Bazı şirketler acentelerinde poliçesi yapılacak aracın ruhsat fotokopilerinin resmini görmeden poliçe yapmazken, kafalarına göre bazı araçların 4 tarafından çekilmiş resimlerinin gönderilmesi sonucu yine keyfe göre ya onay vermekte ya da onay vermemektedir.Tavan Fiyat uygulamasının yürürlüğe girdiği 12 Nisan 2017 itibariyle poliçe üretimi yapmak biz acentelerde ızdırap haline gelmiştir. Hiçbir acente meslektaşımız acentesi olduğu Sigorta Şirketinden şu veya bu sebeple poliçe üretimi yapamamaktadır. Zorunlu Trafik Sigortası ülkemiz ekonomisine sağladığı katkı kadar 17.000’in üzerinde biz acentelere gelir kaynağı, 35.000’in üzerinde teknik personele de bir iş imkanı sunmaktadır. Bu durumlar karşısında bunca yıl sigorta bilincini yaymak için gece gündüz emek vermiş sigortalılarına hizmet vermiş, istihdama katkıda bulunmuş ve Devletine vergisini ödemiş acentelerimizin komisyon gelirleri de düşmüş birçoğu kapanma noktasına gelmiş ve maliyetleri düşürmek adına personel çıkışları başlamıştır. İSADER (İskenderun Sigorta Acenteleri Derneği) olarak Sigorta Haftası’nı buruk kutladığımız bu günlerde Sektörümüzde 20 Milyonun üzerinde vatandaşımızı,17000’in üzerinde acente meslektaşımızı, 35.000’in üzerinde çalışanı çok yakından ilgilendiren bu soruna kalıcı bir çözüm bulunmasını istiyoruz” dedi. 

İTO dan Sigorta Sektörü İçin Yol Haritası

İZMİR Ticaret Odası (İTO) Yönetim Kurulu Başkanı Ekrem Demirtaş, düzenledikleri 'Sigorta Sektörü Geleceğini Arıyor' arama konferansı ile sektöre yol haritası çizdiklerini belirterek, "Sigorta sektörü ekonomiden daha fazla pay almalı, bunun için düzenlemeler yapılmalı" dedi.   İTO Yönetim Kurulu Başkanı Ekrem Demirtaş, 'Sigorta Sektörü Geleceğini Arıyor' başlıklı arama konferansının İzmir Ekonomi Üniversitesi’nde Prof. Dr. Coşkun Küçüközmen’in moderatörlüğünde gerçekleştirildiğini söyledi. Arama konferansına Oda üyelerinin yanı sıra, sigorta acenteleri, sigorta eksperleri, sigorta şirketlerinin yöneticileri, uzmanlar, banka yöneticileri, avukatlar, akademisyenler ve öğrencilerden oluşan sektöründe uzman 52 kişinin katıldığını belirtti.   Arama Konferansında ABD, İngiltere ve İsviçre gibi gelişmiş ülkelerde sigorta sektörünün ülke ekonomisinden ciddi oranda pay aldığına dikkat çekildiğini belirten Demirtaş, Türkiye’de de sektörün mevcut büyüklüğünün birkaç katına çıkma potansiyeli olduğunu dile getirdi. Demirtaş, "Sektör, gayri safi yurtiçi hasılanın (GSYİH) yaklaşık yüzde 1.5'i kadar bir prim üretimine sahip olmasına karşın, GSYİH'nın yaklaşık 45 katı kadar riski teminat altına alıyor" dedi. Sektörün kısa vadeli, günlük sorunlar ve bunların çözümü üzerinden faaliyetlerini sürdürdüğü, bunun da sektörün önünü görmesini engellediği belirten Demirtaş, "Bu edenle tüm paydaşların katılımı ve mutabakatı ile sektöre uzun süreli bir yol haritası oluşturulmasına dair mutabakata varıldı. Çok önemli öneriler çıktı. Bunların en başında sigorta sektörünün Türkiye ekonomisinden daha fazla pay alabilmesi için sigorta sektörünün en gelişmiş olduğu ülkelerdeki uygulamalar ve teknolojiler örnek alınmalı, sigorta sektöründe yer alan yabancı firmaların Türkiye piyasasıyla tecrübelerini daha fazla paylaşması talep edilmeli" diye konuştu.   Demirtaş, diğer önerileri başlıklarıyla şöyle sıraladı:   – Sigorta sektörü dijital dönüşüme uyum sağlamalı, teknolojiyi daha etkin kullanmalı.   – Mobil uygulamalar geliştirilmeli ve bu sayede alternatif ve yeni satış-pazarlama/dağıtım kanalları yaratılmalı.   – Gelecek tehditlere karşı acentelerin profesyonelleşmesine bağlı komisyon ve gelir arttırıcı yeni araçlar bulunmalı.   – Üniversitelerde tek bir Bankacılık ve Sigortacılık Bölümü yerine ayrı olarak Bankacılık ve Sigortacılık Bölümleri oluşturulmalı.   – Sigorta sektörünün iş hayatına yeni atılacak gençler tarafından meslek olarak tercih edilmesi için tanıtım filmleri çekilmeli, dizi ve reklamlarda sigortacılık sektörüne daha fazla yer verilmeli.   – Kamu bina, araç ve alanlarının sigortalanmasının önündeki engeller kaldırılmalı.   – Sigorta sektörünün imajı iyileştirilmeli, tüketiciler sigorta konusunda bilinçlendirilmeli.   – Sigorta sektörünün denetimine yönelik olarak BDDK benzeri özerk ve bağımsız bir yapının SDDK (Sigortacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu) oluşturulmalı ve sigorta faaliyeti yapan her şirket etkin olarak denetlenmeli.   – Sektörde haksız rekabeti gerçekleştirenler engellenmeli.   – Sigorta sektörünün itibarını korumak ve güvenini arttırmak amacıyla kusurlu, eksik ve ayıplı mal satma konusunda yaptırımlar arttırılmalı.   – Kanun yapıcı sektörle ilgili düzenlemeleri hazırlarken tüm tarafların görüşlerini almalı.   – Yetki sahibi olmayan kişilerin danışman ünvanıyla sigortacılık faaliyetini yapması ve levhaya kaydı olmayan acentelerin satış yapması engellenmeli.   – Sigortacılık bilgisine haiz hakim ve savcıların görev yaptığı sigorta ihtisas mahkemeleri kurulmalı.

Kadınlar Emeklilikte İyi Maaş, Erkekler Güvence Arıyor

Bireysel emeklilik ve hayat sigortası şirketi AvivaSA, gençlerin bireysel emeklilik sistemine yaklaşımını ve tasarruf alışkanlıklarını öğrenmek amacıyla, Yöntem Araştırma Danışmanlık işbirliği ile “Gençlerin Emeklilik ve BES Algısı” araştırmasını gerçekleştirdi. Türkiye’nin 15-35 yaş arası kentsel nüfusunu temsil eden grup üzerinde yapılan araştırmada, kadınlar ve erkekler arasındaki en önemli farkın, Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) algısında olduğu dikkat çekti. Kadınlar BES’i, “iyi maaş almak” olarak algılarken; erkeklerin algısında ise, “geleceklerini garanti altına” almak çok daha önemli…   Konuyla ilgili bir açıklama yapan AvivaSA CEO’su Fırat Kuruca; “Araştırmamızdaki cinsiyet ve yaş kırılımlarındaki bulgular önemli. Genç kadınlarımızın, “iyi maaş” gibi daha somut, olgusal algısının yanında; genç erkeklerimizin, “gelecek garantisi” gibi daha soyut sayılabilecek algısı dikkat çekici. Ayrıca, bu yaş aralığının BES’i, tasarrufa en uygun birikim şekli olarak görmesi; sektörümüzün geleceği için umut verici.” dedi.   Ya BES Olmasaydı? Hem kadınlar (yüzde 58,4), hem de erkekler (yüzde 52,9) BES’i tasarrufa uygun bir birikim şekli olarak görürken; “BES olmasaydı hangi tasarruf araçlarını seçerdiniz?” sorusuna ağırlıklı olarak, vadeli hesap (kadınlar yüzde 46,6, erkekler yüzde 48,9) yanıtını veriyorlar. Vadeli hesabı izleyen yanıtlarsa, gayrimenkul (kadınlarda yüzde 31,6, erkeklerde yüzde 32,6) ve yastık altı (kadınlarda yüzde 21,7, erkeklerde yüzde 18,6) Hem kadınlar, hem erkekler daha fazla devlet katkısı istiyor.   “Gençlerin Emeklilik ve BES Algısı” araştırması, kadınların yüzde 25,4’ünün, erkeklerin ise yüzde 29,2’sinin, gelecek 5 yıl içerisinde BES yaptırmayı planladığını ortaya koyuyor. Araştırma sonuçları ayrıca, hem kadınlarda (yüzde 31,7), hem de erkeklerde (yüzde 38,8) devlet katkısının daha fazla olması durumunda, BES’i tercih edeceklerini gösteriyor. Araştırma sonuçlarına göre, kadınlar sigorta konusunda, öncelikle kurumların internet sitelerinden (yüzde 40,6) bilgi alırken, erkekler ise, eş, dost tavsiyesine önem veriyor (yüzde 38,5).   Erkekler Tasarrufa Daha Eğilimli   Gençlerin tasarruf yapma durumlarının da irdelendiği araştırmaya göre; erkeklerin yüzde 66,6’sı tasarruf yaptığını belirtirken, bu oran kadınlarda yüzde 53,7’ye düşüyor.

Borçluyuz Ama Birikimi Seviyoruz

NN Hayat ve Emeklilik adına Nielsen tarafından ilki Temmuz 2016’da 8 ilde 15 ve üzeri çalışanı olan şirketlerin çalışanları ile yapılan geniş çaplı otomatik katılım araştırmasının şubat sonuçları açıklandı.   Çalışanların otomatik katılım konusundaki yaklaşımlarını izlemek üzere gerçekleştirilen araştırmanın en dikkat çekici sonucu, çalışanların borçları olsa dahi birikim yapmayı ertelemiyor olmaları. Araştırmada, katılımcılara “Borçlarınız yüzünden tasarruf yapmayı erteler misiniz?” sorusu sorulduğunda, borcu olduğunu belirten her 10 kişiden 5’i borcu olmasına rağmen tasarruf yapmayı ertelemediğini ve yastık altı, banka, mevduat gibi yatırım araçları yolu ile birikim yapabildiğini belirtiyor.   BİLİNİRLİKTE EN ÇOK TV REKLAMLARI ETKİLİ   Otomatik katılımın bilinirliğinin oldukça yüksek olması da araştırmanın öne çıkan sonuçları arasında yer alıyor. Her 10 kişiden 9’u Bireysel Emeklilik Sistemi’ne otomatik katılımı duyduğunu belirtiyor ve bu bilgiyi en çok TV reklamlarından edindiklerini ifade ediyor.   NN Hayat ve Emeklilik Pazarlama Genel Müdür Yardımcısı Beste Yıldız, “Araştırmamızın sonuçlarına göre her 10 kişiden 5’i borçları olmasına rağmen tasarruf etmeyi sürdürdüğünü söylüyor. Ancak bu oranın uzun vadede artması çok önemli. Otomatik katılımın bu açıdan atılmış temel adımlardan biri olduğunu düşünüyorum. Çalışanların  dahil olmak için bir efor sarf etmelerini gerektirmeyen, devlet tarafından çok önemli teşviklerin verildiği bu sistem, önümüzdeki dönemde tasarruf alışkanlığının artmasına pozitif katkı sağlayacaktır. Üzerinde durmak istediğim bir diğer nokta da; kişilerin para biriktirmek için vazgeçebilecekleri aylık ortalama keyfi harcama tutarı. 371 lira olarak hesaplanan bu tutarın bir kısmından vazgeçerek otomatik katılıma aktarmak, birikim yaparak emeklilik döneminde ek bir gelire sahip olabilmek için en cazip yöntem. Çünkü sistem her ay maaşımızdan yapılan prime esas kazancımızın %3’üne karşılık gelen kesinti ile uzun vadede birikim yapma olanağı sağlıyor” dedi.

Sigorta Sektöründe inovasyon Konuşuldu

Sigorta Haftası kapsamında gerçekleştirilen VI. Ulusal Sigorta Sempozyumu, T.C. Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ve Türkiye Sigorta Birliği’nin katkılarıyla Sigortacılık Eğitim Merkezi (SEGEM) tarafından 29 Mayıs Pazartesi günü Swissotel the Bosphorus’da düzenlendi. Sempozyumda sigorta sektöründe inovasyonun önemi kamu, sigorta şirketleri, aracı ve yardımcı hizmetler perspektifiyle değerlendirildi ayrıca bilgi işlem teknolojilerinde son gelişmeler ele alındı.   “Sigorta Sektöründe İnovasyon” konulu sempozyumun açılış konuşmaları Hazine Müsteşarlığı Müsteşar Yardımcısı Dr. Ahmet Genç, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkan Yardımcısı Halim Mete ile Türkiye Sigorta Birliği Başkanı Can Akın Çağlar tarafından gerçekleştirildi.   İnovatif fikirlerle sektörü yönetmek en temel görevlerimiz den biri, Türkiye Sigorta Birliği Başkanı Can Akın Çağlar açılışta yaptığı konuşmada sempozyumun inovasyon başlıklı gündeminin çok önemli olduğuna ve buradan çıkacak değerli görüşlerin geleceği aydınlatacağına değinerek, “Hızlı değişen dünyaya ayak uydurmak gibi farklı sorumluluklarımızın en başında gelenlerden biri olan inovasyon ve inovatif fikirlerle şirketleri, sektörü yönetebilmenin en temel görevlerimizden biri olduğuna inanıyoruz. Günümüzde inovasyon sadece üst yönetimin bir iş kolu sayılmadan, bir şirket kültürü haline getirilerek ortak bir çabayla oluşturulan bir politika olmalı” dedi. Çağlar konuşmasının devamında, dijital devrimi kaçırmak istemediklerini bunun için, dijitalleşme ve inovasyonu takip etmek üzere herkese ayrı sorumluluklar düştüğünün altını çizdi.   Çağlar’dan sonra sözü alan Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkan Yardımcısı Halim Mete her sektörde olduğu gibi sigorta sektöründe de rekabetçi olmak için inovatif olmak gerektiğine değindiği konuşmasını şöyle sürdürdü:    "Teknolojiyi kullanarak ve inovasyona önem vererek paydaş ve müşteri memnuniyetini en üst düzeyde tutmalıyız. Ayrıca inovasyonu yeni ürün ve iş alanı olarak görmenin ötesinde şirket risklerini minimize eden stratejik yatırımlar olarak görmeliyiz."   Hazine Müsteşarlığı Müsteşar Yardımcısı Dr. Ahmet Genç ise ister sigorta şirketi ister acente olsun yeni fikirlerin her zaman çıtayı yükselttiğini vurgulayarak; “İnovasyonda dünyayı takip etmenin yanı sıra kendi fikirlerimizi de göz ardı etmeyerek geliştirmeliyiz. İş dünyasında da tüm sektörler değişim ve dönüşüme kafa yorarak geleceği okuyabilmeli ve stratejilerini buna göre yön vermeli” dedi.   Türkiye Sigorta Birliği Genel Sekreteri M. Akif Eroğlu’nun başkanlığını yaptığı Sigorta Sektöründe İnovasyon isimli oturumda ise Hazine Müsteşarlığı Sigorta Denetleme Kurulu Başkanı Arif Hikmet Cesur ve Hazine Müsteşarlığı Sigortacılık Daire Başkanı Mehmet Höbek kamu otoritesi yönüyle inovasyon/ denetim ve gözetimde yenilikler hakkında; Türkiye Sigorta Birliği Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Aksigorta Genel Müdürü Uğur Gülen ve Emeklilik Gözetim Merkezi Genel Müdürü Mustafa Akmaz ise sigorta şirketleri yönüyle inovasyon konularında konuşma yaptı.   Sempozyumda TOBB Sigorta Acenteleri İcra Komitesi Başkanı Hüseyin Kasap, Sigorta ve Reasürans Brokerleri Derneği Başkanı Mehmet Genç, TOBB Sigorta Eksperleri İcra Komitesi Başkanı Yalçın Kaya da aracılar ve yardımcı hizmetler yönüyle inovasyonu ele aldı. Neosinerji Bilgi Teknolojileri Genel Müdürü Mehmet Üst ise bilgi işlem teknolojilerindeki son gelişmeleri paylaştı.

HDI Sigorta ‘‘Tek Ses, Tek Nefes, Tek Takım’’ oldu

HDI Sigorta, gelenekesel Acenteler Toplantısı’nı bu yıl pandemi şartları nedeniyle online platformda düzenledi. ‘Tek Ses, Tek Nefes, Tek Takım’’ mottosu ile düzenlenen toplantı, gelişmiş Extended Reality (xR) teknolojisinin kullanılması ile de sektörde ilk olma özelliği taşıdı. HDI Sigorta, her yıl düzenlediği geleneksel Acenteler Toplantısı’nı bu yıl pandemi şartlarını gözeterek online platformda gerçekleştirdi. ‘‘Tek Ses, Tek Nefes, Tek Takım’’ mottosu ile düzenlenen toplantı, izleyicilerine bir görsel şölen sunarken gelişmiş Extended Reality (xR) teknolojisinin kullanılması ile de sektörde ilk olma özelliği taşıyor. 7 Haziran tarihinde, Türkiye’nin dört bir yanından yaklaşık 3500 acentenin katılımı ile gerçekleşen toplantıda HDI Sigorta Genel Müdürü Ceyhan Hancıoğlu; 2020 yılına dair değerlendirmelerini, strateji ve faaliyet planlamalarını, yeni ürün ve hizmet detaylarını acenteler ile paylaştı. Toplantıda HDI Sigorta’nın acentelerine yönelik yeni uygulaması HDI Sigorta Mobil Acentem’in de müjdesi verildi. Son bölümde düzenlenen ödül töreni ile 2020 yılı Bölge ve Türkiye Derece Ödülleri sahiplerini buldu. BİRÇOK ÜNLÜ İSİM EŞLİK ETTİ HDI Arena isimli stat konsepti içerisinde gerçekleştirilen toplantıda HDI Sigorta Üst Yönetim Ekibine; Mustafa Özben, Büşra Pekin, İbrahim Büyükak, Melih Gümüşbıçak ve Saba Tümer gibi birçok ünlü isim eşlik etti. Öğle arasında Ali İhsan Varol ile Kelime Oyunu yarışmasıyla keyifli dakikalar geçiren acentelere, HDI Sigorta’nın 15. Yılına özel düzenlenen çekiliş ile çok sayıda hediye dağıtıldı. HDI Sigorta Genel Müdürü Ceyhan Hancıoğlu, ‘‘Fiziki buluşmalarımızı çok özlemiş olsak da dönemin şartları gereği online bir Acenteler Toplantısı gerçekleştirdik. İlk online deneyimimizde bizleri yalnız bırakmayan acente ve iş ortaklarımıza ilgileri için teşekkür ediyoruz. Önümüzdeki yıl alıştığımız gibi yan yana olmayı ümit ediyoruz’’ sözleri ile toplantıyı tamamladı

DASK sigortalılara Dokuz Yüz milyon lira hasar ödemesi yaptı

DASK, Zorunlu Deprem Sigortası yaptırma oranının bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 10 seviyesinde arttığını açıkladı. DASK’ın kuruluşundan bu yana sigortalılara yaptığı toplam hasar ödemesi 900 milyon TL’ye ulaştı. Elazığ depremi için sigortalılara 300 milyon TL hasar ödemesi yapılırken, İzmir depreminin ardından yapılan 340 milyon TL tutarındaki hasar ödemesi ise DASK tarihinin bir depremdeki en yüksek ödemesi oldu. 2021’i seferberlik yılı ilan ettiklerini belirten DASK Koordinatörü Erdal Turgut, DASK’ın depremlerden sonra yaptığı ödemelerin Zorunlu Deprem Sigortası’na güveni artırdığını vurgulayarak, “Yürüttüğümüz çalışmalar sayesinde %100 sigortalılık hedefine ulaşacağımıza inanıyoruz” dedi. Doğal Afet Sigortaları Kurumu (DASK), Sigorta Haftası vesilesiyle yaptığı açıklamada güncel sigortalılık oranlarını, deprem ve sigortalılık bilincinin artırılması için yürütülen çalışmaları ve hedeflerini paylaştı. Türkiye genelinde sigortalı konut sayısı 10 milyonu aşarken, sigortalılık oranı da yüzde 58’e ulaştı. DASK’ın yurtiçi ve yurtdışı reasürans destekleri sayesinde toplam ödeme gücü de 40 milyar TL’ye yükseldi. DASK’ın yüzde 100 sigortalılık hedefiyle çalıştığını ve bu kapsamda 2021 yılını seferberlik yılı ilan ettiğini vurgulayan DASK Koordinatörü Erdal Turgut şunları ifade etti: “DASK’ın kuruluşundan bu yana, 21 yılda ulaştığı yüzde 58 sigortalılık oranı Türkiye gibi sigorta bilincinin gelişme aşamasında olduğu bir ülkede çok önemli bir başarıya işaret ediyor. Ancak tüm konutlar ancak tüm konutları güvence altına almak için gidecek çok yolumuz var. Bu nedenle 2021 yılını seferberlik yılı ilan ederek pandemi koşulları altında hiç kimsenin deprem güvencesinden mahrum kalmaması için ‘DASK Yaptıran Kazanıyor’ kampanyasını başlattık. Yılbaşından bu yana poliçe üretimlerinde yüzde 10 seviyesinde artış elde ettik. DASK olarak çabalarımızın sonuç bulmasından son derece gururluyuz.” İZMİR’DE 340 MİLYON TL, ELAZIĞ’DE 300 MİLYON TL HASAR ÖDEMESİ DASK‘ın 27 Mayıs itibarıyla Elazığ merkezli depremde hasar gören Zorunlu Deprem Sigortası sahibi konutlar için yaptığı hasar ödemesi 300 milyon TL olurken;  İzmir merkezli depremde hasar gören Zorunlu Deprem Sigortası sahibi konutlar için de 340 milyon TL tazminat ödendi. DASK, İzmir’de yaptığı ödeme ile kurum tarihinde tek bir depremde yapılan en büyük hasar ödemesi tutarına ulaştı. 2020 yılında Elazığ ve İzmir merkezli olmak üzere iki hasar yapıcı deprem yaşandığını hatırlatan Turgut, “Elazığ merkezli depremde 40 bin, İzmir merkezli depremde 30 bin hasar ihbarı aldık. Eksperlerimizin incelemelerinin ardından bu dosyaların Elazığ’da yüzde 99’unu ve İzmir’de yüzde 98’ini sonuçlandırarak toplam 640 milyon TL hasar ödemesi yaptık. DASK’ın kuruluşundan bugüne yaptığı toplam hasar ödemesi tutarı da 900 milyon TL’ye yükseldi” dedi. DEPREMLER SİGORTALILIĞIN ÖNEMİNİ TEKRAR HATIRLATTI 2020 yılında iki büyük deprem yaşandığını ve DASK’ın depremlerden sonra yürüttüğü başarılı operasyon sayesinde Türkiye genelinde Zorunlu Deprem Sigortası’nın öneminin daha iyi anlaşıldığını ifade eden Turgut sözlerini şöyle tamamladı: “Son depremlerde hasar yönetimimiz ile birlikte poliçe sahibi vatandaşlara yaptığımız ödemelerin DASK’a duyulan güvenin temel unsurlarından olduğunu biliyoruz. Biz DASK olarak Zorunlu Deprem Sigortası ile bir güvence kumbarası oluşturuyoruz ve ülkemizin herhangi bir köşesinde deprem olduğunda o kumbaradan sigortalılarımızın yaralarını sarıyoruz. Bu nedenle de kapsamımızdaki tüm konutların güvence altında olmasına büyük önem veriyor ve tüm çalışmalarımız ile yüzde 100 sigortalılık hedefine ulaşacağımıza inanıyoruz.” MARMARA BÖLGESİ %69 İLE LİDER Bölgesel bazda bakıldığında Marmara Bölgesi yüzde 69’luk sigortalılık oranıyla ilk sırada yer alırken; sigortalılık oranları Ege Bölgesinde yüzde 58, İç Anadolu’da yüzde 53, Doğu Anadolu’da yüzde 51, Akdeniz’de yüzde 50, Güneydoğu Anadolu’da yüzde 48 ve Karadeniz’de yüzde 46 düzeyinde seyrediyor. Türkiye genelinde yıllık prim ortalaması 163 TL ve depremde hasar gören Zorunlu Deprem Sigortalı evler için ödenecek en yüksek teminat bedeli ise 268 bin TL olarak hesaplanıyor.

Trafik kazalarının ekonomiye zararı “Yıllık On beş milyar dolar”

Yılda 1 milyon 700 bin kaza gerçekleşen Türkiye’de, trafik kazaları bir yılda ülke ekonomisine 15 milyar dolar zarar veriyor. Yaşanan kazaların %89’u sürücü kaynaklı olurken, “Psikoteknik Değerlendirme Raporu” ile birlikte trafik kazalarında 2-3 yılda %30’luk bir azalma bekleniyor. Türkiye’de yılda 1 milyon 700 bin kaza gerçekleşerek bu kazaların 280-300 bini ölümlü ya da yaralanmalı kaza olarak kayıtlara geçiyor. Gerçekleşen bu kazalar sonucunda bir yılda ülke ekonomisine 15 milyar dolar zarar veriyor. Meydana gelen trafik kazalarının yüzde 89’unun sürücü kaynaklı gerçekleşmesi psikoteknik değerlendirme raporunun önemini ortaya koyuyor. 30 HAZİRAN’DA DENETİM ZORUNLULUĞU GELECEK 2003 yılında Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı tarafından, karayolları güvenliği kapsamında kazaların azaltılması ve taşımacılık sektörünün geliştirilmesi amacıyla kanunlaşan “Psikoteknik Değerlendirme Raporu” şoförlüğü meslek olarak yapanlara zorunlu hale getirildi. Mecliste tüm partilerden de onay alınarak uygulanan psikoteknik değerlendirme raporunun zorunluluğu 2003 yılından bu yana denetlenmedi ve pek çok kez gündeme gelerek 18 yılda 11 defa ertelendi. Son olarak 30 Haziran 2021’den sonra denetiminin yürürlüğe girmesi beklenen psikoteknik değerlendirme raporu olmayan ticari araç sürücülerinin raporu olmadığında cezai işlem uygulanacak. Psikoteknik rapor uygulamasının araç muayenesi gibi düzenli ve sıkı kontrollerinin başlamasıyla riskli sürücü tespit edilerek gerçekleşen trafik kazaları sayısında 2-3 yıl içerisinde yaklaşık yüzde 30’luk bir azalma bekleniyor. Ticari amaçlı araç sürücüleri için 5 yılda bir tekrarlanması gereken psikoteknik değerlendirme raporu maliyeti 2021 yılı için 200 TL. Bu da bir sürücüye aylık 3.3 TL maliyet oluşturuyor. ‘2003’TEN BU YANA TRAFİK KAZALARINDA 200 MİLYAR DOLARLIK KAYBIMIZ OLUR’ Ülkemizde yaklaşık 9 buçuk milyon kişinin ticari araç şoförlüğü yaptığını söyleyen ALG Psikoteknik Yönetim Kurulu Başkanı Ali Güzel, karayollarındaki herkesin can güvenliği açısından 5 yılda bir yenilenen psikoteknik değerlendirme raporunun denetiminin yapılması can kayıplarının önüne geçeceği gibi ülke ekonomisine de ciddi katkı sağlayacağının altını çizdi. 2003 yılından bu yana karayolları kazasında en az 200 milyar dolarlık kayıp yaşandığını belirten Güzel: “18 yıl önce kanunlaşan psikoteknik değerlendirme raporu zorunluluğu eğer denetimlerle sıkı bir şekilde uygulansaydı kazaları azaltmada yüzde 30 etkisi olacağından en az 60 milyar dolarlık milli servet kaybı engellenmiş olacaktı. İnsan hayatı söz konusu olduğunda değer ölçülemez, özellikle çocuklarımızı taşıyan servis sürücüleri ve ailelerimizi taşıyan otobüs sürücülerini düşündüğümüzde olmazsa olmazımız sağlıklı olmalarıdır. Bugüne kadar denetimlerle kontrol sürekli ertelendi, artık 30 Haziran itibariyle tam manasıyla bu raporun zorunluluğunun olmasını trafikte sağlıklı şoförlerin yer almasını bekliyoruz.” dedi. Psikoteknik test sonucu yetersiz veya yeterli olan tüm raporlar sürücülerin e-nabız ve e- devlet sistemine işleniyor ve yetersiz rapor almış olan bir sürücü 2 yıl süre ile ticari araç kullanamaz ve 2 yıl sonra tekrar teste girme hakkına sahip olur.

HİZMETLERİMİZ



  0(533)768-0972